31 Mart 2016 Perşembe
STRAHLENBERG
STRAHLENBERG
İsveç asıllı olup Rusya ve İsveç arasında vuku bulan Poltava savaşında Rusya'ya esir düşmüş olup Türkoloji tarihinin önemli şahsiyetlerinden biridir. Esaretinde Sibirya'ya sürülmüş. Orda yaşayan toplulukların dillerini öğrenmek üzere çalışmalara başlamıştır.
Bitki bilimci Messerchimidt' in yanında görevlendirilmiş, çalışmaları esnasında Yenisey Irmağının yanında Yenisey yazıtlarının 3. sü olan Uybat yazıtını bulmuştur. Bu kişiliğini yeni yazıtları takip eder. Bulduğu yazıtları tanıtan dünya tarihinde meşhur eserini 1730 yılında yayımlar. Onun bu keşfi sayesinde dünya türkolojisinin istikameti yön değiştirir.
Radloff, Thomsen gibi Türkolojinin başka alanlarıyla ilgilenen bilim adamları bütün dikkatleri yazıtlara çevirirler. Stahlenberg, eserinin önemli bölümlerinden biri de eserin sonunda yer alan listedir. Bu liste de yazar 60 kelimenin karşılaştırmasını yapmıştır. Bu kelimelerin Türk lehçe ve şivelerindeki ve daha sonra da Moğol,Mançu ve Thungus dillerinde ki karşılıklarını vermiştir. Yaptığı çalışmalarıyla adeta küçük bir Altay dilleri teorisinin müjdecisi gibidir.
En derli toplu çalışmayı anlatan Osman Nedim TUNA'dır. Bu eserde kendisinde sonra bile 200 yıl boyunca kökeni hakkında tartışmalar olan Yakutça ve Çuvaşça' yı Türk dili grubu içerisinde değerlendirmesi de bu tasnif, Türkoloji tarihinde bir önem arz eder. Strahlenberg' ten sonra da İsveç'te Türkoloji çalışmaları devam eder. Burada İsveçlilerle Türkler arasında ki ilişkilerin çok eski tarihlere dayanması da etkindir. Bugün Upsala Üniversitesinde Türkoloji kürsüsü gerek eğitim-öğretimiyle gerekse de öğretim üyelerinin ilmi çalışmalarıyla bu alana katkıda bulunmaktadır.
30 Mart 2016 Çarşamba
VAMBERY
VAMBERY
Macaristan Türkolojisinin kurucusu olarak bilinir. Budhapeste Üniversitesin de Türk dilinin eğitimi işini üstlenmiş, bu üniversitedeki Türkoloji kürsüsünde ilk görev alan Türkoloji profesörü olma ünvanını kazanmıştır. Türk dilinin farklı konuların da yazmış olduğu ve Türkoloji tarihinin ilkeleri arasında yer alan pek çok eserle tanınır. Çağatay sözlüklerinden birisi olan Abuşka Lugatını ilk defa yaza Vambery, Türkçe'ye çeviren ise Besim Atalay'dır.
Kutadgu Bilig ile ilgili ilk çalışma ona aittir.Türk dilinin etimolojisi alanında yazdığı köken bilgisi sözlüğü ise Türkçe'nin ilk etimolojik sözlüğü olarak Türkoloji tarihinde yerini alır.
Çağatay lugatınının ilk maddesinin ilk kelimesidir abuşka. Bu sözlük bilimsel olmaktan çok tarihi bir değer taşımaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki bu eserini yazdığında Türk dilinin temel taşı olan çoğu eser bulunamamış Orhun yazıtlarının dili henüz çözülememiş, Türk şive ve lehçelerinin müstakil veya karşılaştırmalı sözlüklerini umumiyetle yayınlamamıştır. Yani kullanabileceği kaynak hayli azdı
Bu yazım da yabancı Türkologlar arasında önemli bir yere sahip olan Vambery'yi onun eserlerini, yapmış olduğu önemli çalışmalara kısa bir şekilde değinmek istedim....
29 Mart 2016 Salı
ÖZLER OLDUM
Öyle bir şey ki vurdum duymaz insanın biri oldum
Gençlikte gözler kör olur diyenlere inanıp aldırış etmezken
Hayata her şey toz pembeymiş gibi bakan insanlara garip gözlerle bakarken,
Şimdi o insanlardan biri oldum.
Hani eski ben...
Çok değil bir kaç yıl öncesine kadar ki hallerimden eser kalmadı.
Kendimi özler oldum...
Cahillik mi derler çocukluk mu derler bilmem ne bela;
Hayatın gerçeklerine kör oldum.
Sanki çocukluktan olgunluğa erip şimdiyse tekrar cahilliğin etkisinde biri oldun.
Tuhaf değil mi...Eski günlerimi, eski beni özler oldum..
Olgun hallerimi, aklı başında tavırlarımı özler oldum.
Alın şu cahilliğimi ben olgunluğumu arar oldum..
Alın şu cahilliklerimi.!
Ben eski beni, çocukluğumu, huylarımı özler oldum.
Gün geçtikçe zaman ilerledikçe insan değişirmiş
Bunun da farkına varmış oldum.
Özledim...Özledim..Eski beni özledim...
AHSEN KARPUZ...
Gecenin bir vakti başımı yastığıma koymuş düşünürken eski Ahsen'i ve şimdi ki Ahsen'i karşılaştırıp düşünmeye başladım.Düşündüm ve farkına vardım ki ne kadar da değişmişim zaman zaman zaman gerçekten insanı büyük bir değişime süren esrarengiz bir değişim süreci imiş.. Düşündüm kendi kendime yaş ilerledikçe örneğin daha geçen yıl çok doğru bir şey veyahutta çok güzelmiş deyip etkisinde kaldığımız şeyler veya bir kaç yıl önce çok üzüldüğümüz bir olay bir süre sonra çok değil bir yıl sonra aaa ben buna mı üzülmüşüm, bunun neyini bu kadar beğenmişim ki ben diyor insan..
Bense gecenin bir yarısı kendimi değerlendirmek istedim ve baktım ki çok fark oluşmuş eski benle aramda ama bunu sadece kötü yünde söylemiyorum tabii ki de iyi yönler de var ama benim asıl konum bir kaç yıl önceki Ahsen' le aram da bayağı fark oluşmuş. Bende kendimle olan sorgularımı o gece kaleme almıştım Şimdiyse bu blog köşesiyle paylaşmak istedim..Kısacası zaman ve karşımıza çıkan insanlar biz insanoğlunu gerçekten çok değiştiriyor. Hiç durmaksızın devam eden bu değişim süresince asıl konu doğru zaman da doğru şeyler yapmaya çalışmak ve doğru insanlarla karşılaşabilmek asıl mesele..Rabbim' in hepimizin karşısına doğru zamanda doğru insanlar çıkarması dileğiyle..
28 Mart 2016 Pazartesi
YAŞAMI ERTELEMEYİN
YAŞAMI ERTELEMEYİN
Ben en özel en güzel eşyalarımı kendim için, hiç bekletmeden kullanırım. Siz de öyle yapın. Çünkü yarın hayat da olmayabiliriz. Ya da sevdiğinizi söyleyeceğiniz kimse olmayabilir. Hani gardırobunuzda küflenen o en sevdiğiniz elbiseniz var ya, o çok özel gün için beklettiğiniz, giymelere kıyamadığınız o alımlı tuvalet, o cakalı takım, o göz alıcı kazak... Bugün giyin onu!.. Beklediğiniz o güzel gün hiç gelmeyebilir çünkü...
Değerli misafirleriniz için sakladığınız çay takımlarınızı çıkartın dolaptan; en yakınlarınızla için çayınızı; kimseniz yoksa kendiniz çıkarın hoş bir takımdan çay yudumlayın doyumsuz keyfini...
Haydi,açın,nicedir kapalı duran misafir odanızın kapısını. Yıpranır diye korktuğunuz koltuklara serilin gönlünüzce. Çalın, çalmak için önemli!bir konuk beklediğiniz eski plakları bu gece...
Çimlerle buluşmak için düzgün havayı, kırda öpüşmek için doğru sevdayı beklemeyin.Hep ertelediğiniz pikniğin günü bugün.. '' Haftaya giderim '' dediklerinizi ziyarete gidin acilen. Haftaya orada olamayabilirler. Babanızın elini öpeceksiniz, oğlunuzu lunaparka götürecekseniz,aşkınızı ilan edeceksiniz;.. Şimdi yapın!
Ve ne olur söylemek için özel bir an beklediğiniz o sihirli sözcükleri hemen söyleyin sevdiğinize. Söylemeye niyetlendiğinizde çok geç olabilir. Daha kaç bahar olacak ki hayatınızda ? Yaşamı ertelemeyin, beklediğiniz '' o gün '' işte ''bugün ''
CAN DÜNDAR...
Öncelikle gerçekten büsbütün hayat ve gerçekliklerle dolu bir yazıydı. Yazar bir şeylere hayallerini kurduğumuz tüm güzelliklere, aman bugün değil yarın yaparım yarın yaparım diye ertelediğimiz tüm güzellikleri aslında değil bir gün bir saat dahi ertelediğimizde o hayalini kurduğumuz şey çok basit bir şey olsa dahi onu asla yapamayacağımızı vurgulamış. hep sonra yaparım deyip de geç kaldığımız her şeyin daha büyük acılar yaşatacağını anlatmış.Hayat ; kimin ne zaman ne olacağı bir dünyada istediklerine, heveslerine ve hayallerine geç kalma. Şimdiye kadar her gün yarın yaparım zamanı gelince yaparım diye düşündüğümüz ve düşündüğümüz şeylerin zamanı çoktan gelmiş, geçiyordur belkide. Hadi bir yerlerden yaşamaya başla yarın çok geç olabilir...
24 Mart 2016 Perşembe
HAYALLERİME '' KISA BİR NOT ''...
HAYALLERİME KISA BİR NOT
İnsan bazen gerçekten hayattan bunalıyor,hayat üzerine üzerine geliyor ve sanki seni karanlık, çıkmaz bir sokağa doğru itiyor. Kaçmak istiyorsun o an, o bulunduğun yerden hızlıca hiç arkana bile bakmadan kaçıp kimsenin seni tanımadığı sessiz sakin insana huzur veren yeşillik bir ortamda sıcak muhabbetli insanlarla beraber o kaçtığın hayattaki tüm derdi kederi bir köşeye atıp, tatlı dilli insanların muhabbetine bırakmak istiyorsun kendini. İşte o an, o ana kadar yaşadığın hiç bir şeyi hatırlamak istemiyorsun.O kimsesizlik arasında belki anne babam ve kardeşlerim olabilir önceki hayatımdan bana ait olan ama onun dışında kimse olmasın istiyorsun...
Şimdiyse bu hayallere bu hayattan yakınışlara nereden geldik diyeceksiniz aslında bunlara sebep olan bi çok şey var ve şu an işin garip tarafı şu satırları yazarken bile kendime kızıyor olmam şu bir kesin ki benim şu halime kendi dertlerinin yanında kahkaha atacak insanlar var ama ben biliyorum ki çok alıngan ufacık bir şeyi saatlerce kafasına takan her gece o yastığa kafasını koyduğunda mutlaka düşünecek bir şeyleri olan bir kız çocuğu olmam bütün bunlara sebep...
Yoruldum... Öncelikle gelecekte inşallah çocuğum olduğunda benim yaşadıklarımı Allah'ın izniyle ona yaşatmayacağım. Hele ki okumanın önem verildiği şu zaman da onu okutacağım fakat nereye giderse gitsin ben de onun peşinden gideceğim. Başkalarının evinde kalmasına isterse en yakın akrabam olsun,kardeşim olsun kimsenin evinde okurken kalmasına izin vermeyeceğim Yıllarca başkasının evinde kalıp her şeye boyun bükmek zorunda kalan biri olarak çocuğumu başkalarının evinde kapısında bırakmayacağım. Okuyacaksam kızım veya oğlum olsun onu Allahın izniyle ailesinde anne babasından kesinlikle ayırmayacağım Ona mutlu bir hayat ve anne baba sevgisinden ayrı kalmadan yaşayacağı huzur dolu bir hayat ama daha çok çocuğun en çok aileye her anlamda ister güven ister manevi destek olsun onu bir başına bırakmayacağım. Ama buradan şu da sakın anlaşılmasın ANNEM, BABAM ve KARDEŞLERİM benim bir tanem hayat şartları izin vermediği için ben bunları yaşadım eğer RABBİM izin verirse bunları çocuklarıma yaşatmayacağım. Ve şu da bir gerçek ki '' Ben çektim bari çocuklarım çekmesin '' diyen ve bunun için uğraşan bir çok anne baba var bense onların içinde genç yaşta yaşayarak bunun farkına varanlardan sadece birisiyim.. Rabbim nasip ederse yıllar sonra ki AHSEN'e kurduğu hayali ve verdiği sözü yerine getirmesi dileğiyle.
AHSEN KARPUZ...
23 Mart 2016 Çarşamba
İKİ YARIMI TOPLAYINCA BİR ETMİYOR...
İKİ YARIMI TOPLAYINCA BİR ETMİYOR..
Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti.
Asıl eksiklik,çareyi başkasında aramaktı. Hayatın matematiği farklı ; iki yarımı toplayınca bir etmiyor. İnsan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor.
Önce yalnızdık.
9 ay boyunca karanlık bir yerde dışarı çıkmayı bekledik ve dünyaya ağlayarak geldik.
Pişman gibiydik. Ya da mecburen gelmiş gibi.
Biraz büyüdükten sonra, kendimizi bildiğimiz anda, içimizi kemiren, kalbimizi kurcalayan o tuhaf duyguyu hissettik : Bir yerde bir eksik var dedik.
Korktuk.
'' Bunun sebebi ne ? '' diye sorduk kendimize. Cevabı yapıştırdık ;
Demek ki sahip olmadığımız bir şeyler var.
O yüzden eksiklik hissediyoruz. Peki, neye sahip olmamız gerekiyor ?
Çocukken ''yaşımız küçük'' diye düşündük. Her istediğimizi yapamıyoruz.
Kurallar, yasaklar var. Büyüyünce her şey yoluna girecek.
Büyüdükçe bir şey değişmedi.
Yine huzursuzduk. İçimizden bir ses aynı sözcükleri fısıldıyordu :
Bir eksik var. Kafamız karıştı. Nasıl kurtulacağız bu iğrenç duygudan ?
Nasıl gerçek bu ?
Aklımıza yeni cevaplar geldi : Okulu bitirince geçecek. İşte girince geçecek. Para kazanınca geçecek. Tatile gidince geçecek. Okulu bitirdik, diploma aldık.
Daha çok çalıştık.Daha çok para kazandık. Çalıştık, çalıştık.
Geçmedi '' Bir yerde bir eksik var '' hissi,hala orada duruyordu.
Bu sefer de ''Sevgilimiz olunca geçecek''dedik. Yalnızlığımız sona erince bu illetten kurtulacağız.
Beklemeye başladık.
Derken, biri çıktı karşımıza aşık olduk. Ve anında başka biri olduk.
Daha güçlü, daha güzel, daha akıllı biri. Hesap cüzdanları,hatta ilaçlar bile böyle hissetmemizi sağlamıştı.
Sevgilimizin gözlerinde,daha önce bize verilmemiş kadar büyük sevgi ve hayranlık gördük.
Sevgilimizin gözlerinde Tanrı'yı gördük.
Sonra bir gün, daha dün bize deli gibi aşık olan insan çekip gidiverdi.
Ya da artık eskisi gibi sevmediğini söyledi. Ya da başka birine aşık olduğunu söyledi.
Telefonu açmamasından, elimizi tutmamasından, sevişmemesine bahane bulmamasından,zorunda kalmamak için biz uyuduktan sonra yatağa gelmesinden anladık bir terslik olduğunu.
Belki de sevmekten vazgeçen veya terk eden sevgilimiz değildi,bizdik.
Fark etmez. Sonuçta aşk aşk bitti.
Birilerini sevdik,birileri bizi sevsin diye uğraştık ama kendimizi sevmedik.
Şaşıracak bir şey yok, tabii ki sevmedik.
Kendimizi sevsek bu kadar koşturur muyduk ? Canımız yanmasın diye duvarların ardına saklanır mıydık ?
Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti.
Asıl eksiklik,çareyi başkasında aramaktı.
Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir etmiyor.
Herkes beni sevsin diye uğraşınca kimse gerçekten sevmiyor,herkes sevgisine şart koyuyor,sınır koyuyor.
Oysa kendime duyduğum sevgi bana yeter diye düşününce,kendimizi olduğumuz gibi kabullenince yarım tamamlanıyor.
Acı diniyor.
CAN DÜNDAR...
İnsanın hissettiklerini, düşüncelerini içten sade cana yakın adeta okuyucuyla konuşurcasına bir üslupla yazar kaleme almış.Yazarın da söylediği gibi hayatımızda bir şeylerin eksik gitmesinden dolayı mutsuz olduğumuzu dile getirmiş. Aslın da insan kedini sevse ortada hiç bir sorun olmayacağını kişinin kendine değer verdiğinde tüm sorunların ortadan kalkacağını söyleyen şair bunu güzel bir şekilde dile getirmiş.
22 Mart 2016 Salı
ÖZLEMEK
ÖZLEMEK
Özlemek dostluktan değil, papatya, özlemek aşktandır. Neden özler bir insan ve niçin savaşır sözcüklerle neden her seferinde daha iyisini, hiç görülmemiş hiç duyulmamışını, benzersizini yazma hissi duyar her defasında.Uzaklıklar hep içime oturuyor benim.Özlüyorum papatya, ellerini saçlarını, gözlerini hele de konuşmasını, bir daha özlüyorum. İnsanı nasıl da tutukluyor bir bilsen, elini, bilincini, gözlerini, dilini nasıl da bağlıyor insanın ah bir anlatabilsem. Söyleyemediklerimi ve anlatamadıklarımı sürekli düşünüp de, hiç dışa vuramadıklarımı bazen sadece boş ve anlamsız ama bir o kadar da heyecan veren bir bakışla yetindiklerimi düşünüyorum şimdi..
Henüz yazmadım onu hiç papatya, bir kaç defa kafamda bir şeyler toplayıp yazmaya kalkışsam da her seferinde onu düşünerek kafamda kurduğum cümlelerin yetersizliğiyle vazgeçtim oysa öyle benzersiz düşünüyordum ki o hisleri anlatırken kelimelerin yetersiz kalacağını ve sanki yazıya dökülse o içimde hazine sandığı gibi kilitli duran bir çift gözün verdiği o hissi anlatmaya kalksam içimde ki o eşsiz gözlerin büyüsü bozulacakmış korkusuyla vazgeçtim, yazamadım.. İşte bunlar papatya, insanı özleme veyahut da yalnızlığa çeken, özlediğini anlatan ya da fark ettiren şeyler. İnsan neyi özler papatya, yaşadıklarını mı yaşamak istediklerini mi yoksa hiç yaşayamayacığını bildiği halde kurduğu hayalleri mi ? Özlemi belirleyen tutkular mıdır yoksa; tutku varsa özlem de vardır desem ne dersin buna ? Peki ya uzak düştüğümüzde, uzak olanı yakınlaştırmak onu içinde sımsıkı sarmak mesafelere kafa tutarak bir çift göze hasret kalıp onu mesafelere inat kalbinde taşımak özleme dahil değil midir ?
''Özlemek : Özlenenin içimizde ki yerinin anlaşılmasıdır.''
AHSEN KARPUZ..
Özlemek dostluktan değil, papatya, özlemek aşktandır. Neden özler bir insan ve niçin savaşır sözcüklerle neden her seferinde daha iyisini, hiç görülmemiş hiç duyulmamışını, benzersizini yazma hissi duyar her defasında.Uzaklıklar hep içime oturuyor benim.Özlüyorum papatya, ellerini saçlarını, gözlerini hele de konuşmasını, bir daha özlüyorum. İnsanı nasıl da tutukluyor bir bilsen, elini, bilincini, gözlerini, dilini nasıl da bağlıyor insanın ah bir anlatabilsem. Söyleyemediklerimi ve anlatamadıklarımı sürekli düşünüp de, hiç dışa vuramadıklarımı bazen sadece boş ve anlamsız ama bir o kadar da heyecan veren bir bakışla yetindiklerimi düşünüyorum şimdi..
Henüz yazmadım onu hiç papatya, bir kaç defa kafamda bir şeyler toplayıp yazmaya kalkışsam da her seferinde onu düşünerek kafamda kurduğum cümlelerin yetersizliğiyle vazgeçtim oysa öyle benzersiz düşünüyordum ki o hisleri anlatırken kelimelerin yetersiz kalacağını ve sanki yazıya dökülse o içimde hazine sandığı gibi kilitli duran bir çift gözün verdiği o hissi anlatmaya kalksam içimde ki o eşsiz gözlerin büyüsü bozulacakmış korkusuyla vazgeçtim, yazamadım.. İşte bunlar papatya, insanı özleme veyahut da yalnızlığa çeken, özlediğini anlatan ya da fark ettiren şeyler. İnsan neyi özler papatya, yaşadıklarını mı yaşamak istediklerini mi yoksa hiç yaşayamayacığını bildiği halde kurduğu hayalleri mi ? Özlemi belirleyen tutkular mıdır yoksa; tutku varsa özlem de vardır desem ne dersin buna ? Peki ya uzak düştüğümüzde, uzak olanı yakınlaştırmak onu içinde sımsıkı sarmak mesafelere kafa tutarak bir çift göze hasret kalıp onu mesafelere inat kalbinde taşımak özleme dahil değil midir ?
''Özlemek : Özlenenin içimizde ki yerinin anlaşılmasıdır.''
AHSEN KARPUZ..
20 Mart 2016 Pazar
İÇ DÖKÜNTÜSÜ Doğal gaz faturasının üstündeki Maliye Bakanlığı logosunu sana benzettiğim de delirdiğimi anladım. Ve biraz içim rahatladı. Artık kimse bir şey yapamazdı bana,kimse üzemez ,kimse zarar veremezdi.Kanunun ve tanrının verdiği yeni yetkiye dayanarak bağıra bağıra sevebilirdim artık seni.Çünkü deliler ve çocuklar her ne halt ederlerse etsinler bir şekilde bağışlanırlardı. Ve ben artık çocukluk trenini çoktan kaçırdım diye hayıflanmayacaktım... Ben kurtulmuştum, ' Gerisini onlar düşünsün...' diye mırıldanarak dolaptan bir Ice Tea Mango aldım. Akıllı zamanlarımda Ice Tea Şeftali içerdim ama arık delirdiğim için doğal olarak saçma sapan şeyler yapmam gerekirdi.Dolapta ki en saçma içecek de ıce tea şeftaliydi. Bir elimde içecek kutusu,diğerinde doğalgaz faturası on dakika kadar odada dolaştım ve içimden en sevdiğim Ferdi Tayfur şarkısı yarışması yaptım. Birinciliği Allah'ım Sen Bilirsin aldı. Çünkü ben de artık Ferdi Baba gibi her şeyi ona havale etmiştim...ALİ LİDAR
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)