ÖZLEMEK
Özlemek dostluktan değil, papatya, özlemek aşktandır. Neden özler bir insan ve niçin savaşır sözcüklerle neden her seferinde daha iyisini, hiç görülmemiş hiç duyulmamışını, benzersizini yazma hissi duyar her defasında.Uzaklıklar hep içime oturuyor benim.Özlüyorum papatya, ellerini saçlarını, gözlerini hele de konuşmasını, bir daha özlüyorum. İnsanı nasıl da tutukluyor bir bilsen, elini, bilincini, gözlerini, dilini nasıl da bağlıyor insanın ah bir anlatabilsem. Söyleyemediklerimi ve anlatamadıklarımı sürekli düşünüp de, hiç dışa vuramadıklarımı bazen sadece boş ve anlamsız ama bir o kadar da heyecan veren bir bakışla yetindiklerimi düşünüyorum şimdi..
Henüz yazmadım onu hiç papatya, bir kaç defa kafamda bir şeyler toplayıp yazmaya kalkışsam da her seferinde onu düşünerek kafamda kurduğum cümlelerin yetersizliğiyle vazgeçtim oysa öyle benzersiz düşünüyordum ki o hisleri anlatırken kelimelerin yetersiz kalacağını ve sanki yazıya dökülse o içimde hazine sandığı gibi kilitli duran bir çift gözün verdiği o hissi anlatmaya kalksam içimde ki o eşsiz gözlerin büyüsü bozulacakmış korkusuyla vazgeçtim, yazamadım.. İşte bunlar papatya, insanı özleme veyahut da yalnızlığa çeken, özlediğini anlatan ya da fark ettiren şeyler. İnsan neyi özler papatya, yaşadıklarını mı yaşamak istediklerini mi yoksa hiç yaşayamayacığını bildiği halde kurduğu hayalleri mi ? Özlemi belirleyen tutkular mıdır yoksa; tutku varsa özlem de vardır desem ne dersin buna ? Peki ya uzak düştüğümüzde, uzak olanı yakınlaştırmak onu içinde sımsıkı sarmak mesafelere kafa tutarak bir çift göze hasret kalıp onu mesafelere inat kalbinde taşımak özleme dahil değil midir ?
''Özlemek : Özlenenin içimizde ki yerinin anlaşılmasıdır.''
AHSEN KARPUZ..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder